Delal Dara Kılınç


Valeriepieris Çemberi, III. Dünya Savaşı İhtimali ve Dünyanın Geleceği

Üçüncü Dünya Savaşı potansiyeli karanlık bir gölge tehdit şeklinde asılı kalmaya devam etmektedir.


 

Valeriepieris Çemberi (The Valeriepieris Circle) terimi, ilk kez 2013 yılında Ken Jennings adlı bir Reddit kullanıcısı tarafından kullanılmıştır. Coğrafi olarak bu alan, merkezinde Güney Çin Denizi'nin bulunduğu, yaklaşık 4.000 kilometre yarıçaplı bir çemberi tanımlanır. Bu çemberin içinde Çin, Hindistan, Endonezya, Bangladeş, Pakistan, Japonya, Filipinler, Vietnam, Tayland, Myanmar, Nepal, Güney Kore, Sri Lanka, Malezya, Kamboçya, Laos, Tayvan, Kuzey Kore ve Brunei gibi birçok Asya ülkesi yer alır. Ayrıca kısmen Afganistan, Singapur, Bhutan, Doğu Rusya ve Papua Yeni Gine de bu çemberin içinde kalır. Valeriepieris çemberinin en çarpıcı özelliği, dünya yüzölçümünün görece küçük bir kısmını kaplamasına rağmen, dünya nüfusunun %50'den fazlasının bu alan içinde yaşıyor olmasıdır. Bu durum, küresel nüfusun ve gelişen ekonomik devlerin özellikle Doğu ve Güneydoğu Asya'da nasıl yoğunlaştığını açıkça göstermektedir.

 

 

Bu bölgenin içindeki demografik, ekonomik ve jeopolitik dinamikler küresel stratejik istikrarı ve olası yaklaşan III. Dünya Savaşı'nı etkileyecek gibi görünmektedir. Bölge, değişen güç dengeleri, ortaya çıkan gizli açık çatışmalar ve teknolojik gelişmeler göz önünde bulundurulduğunda küresel düzeni halihazırda zaten belirleyici güçte etkilemektedir. Valeriepieris Çemberi'ni anlamak, potansiyel çatışma noktalarını tahmin etmek ve daha istikrarlı bir gelecekteki küresel “çok taraflılığa” doğru ilerlemek için hayati önem taşır.

 

Global olarak yükselişte olan milliyetçilik, toprak anlaşmazlıkları ve küresel askeri ve ekonomik güç rekabetleri tarafından yönlendirilen bu bölgede son zamanlarda artan gerginlikler, analistleri üçüncü bir Dünya Savaşı olasılığını dikkate almaya yöneltiyor. Soru ise şu: İnsan nüfusunun ve jeo-ekonomik-politik sürtüşmenin yoğunlaştığı Valeriepieris Çemberi, gerçekten gelecekteki küresel çatışmanın kalbi mi, yoksa yeni bir tür küresel iş birliğinin merkezi olabilir mi? Çünkü unutulmamalıdır ki, parasının yani doların değerli olmasını ürettiği kültürle değil askeri üstünlük ile elinde tutan ABD bunu Asya-Pasifik ülkelerinin karşısında kaybetmeyi göze almayacak ve bir 3. Dünya Savaşından kaçınmayacaktır. Bölgede halihazırda devam eden reorganizasyonlar, savaşlar geniş açıyla değerlendirildiğinde ABD’nin esas hedefinin ekonomik politik ve askeri olarak Çin’i kuşatmak olduğu net olarak anlaşılacaktır. Ki zaten hegemonik bir güç bunu sürdürebilmek için başka şansa sahip değildir.

 

Valeriepieris Çemberi, Güney Çin Denizi'nin yakınında merkezlenmiştir ve dünya nüfusunun neredeyse yarısına ve dünyanın en büyük şehirlerinden ve en büyük ekonomilerinden bazılarına ev sahipliği yapmaktadır. Ayrıca dört nükleer güç (Çin, Hindistan, Pakistan ve Kuzey Kore) ve Tayvan, Çin-Japonya, Kore Yarımadası ve Çin-Hindistan sınırı gibi büyük çatışma tehlike noktalarını da içerir. Ekonomik ve stratejik öneme gelince, Valeriepieris Çemberi, küresel üretim ve tedarik zincirlerinin merkez üssü; hayati bir deniz yolu (Malakka Boğazı); ve büyüyen bir askeri ve stratejik hedef olan 10 en yoğun küresel limandan 7'sine ev sahipliği yapmaktadır.

 

21. yüzyılın başlıca jeopolitik gerginliği, Pasifik'te savaş olasılığı olan ABD ile Çin arasındaki mücadeledir. Tayvan'ın statüsü, Güney Çin Denizi egemenliği, Asya’nın durdurulamaz ve büyüyen teknolojik ve ekonomik üstünlüğü ve ideolojik rekabetler -demokrasi ve otoriterlik- gibi konular, tırmanma için çok yararlı bir zemin sağlar. Hem nükleer silahlı hem de hızla modernleşen ülkeler olan Hindistan ve Çin'in tarihi sınır anlaşmazlıkları vardır (örneğin, 2020'deki Galwan Vadisi çatışması). Diğer bölgesel çatışmalar arasında Hindistan-Pakistan rekabeti, Kuzey Kore'nin nükleer tehdidi ve Myanmar ve Filipinler'deki iç çatışmalar yer almaktadır. Çin'in Tayvan'ı ilhak etmesi veya kuşatması, ABD, Japonya ve diğer birçok bölgesel müttefiki içine çekerek hızla daha geniş bir askeri çatışmaya dönüşebilir.

 

Riskler açıkça önemli olsa da, elbette gelecek önceden belirlenemez. Global güç artık eskisi gibi bir kaç ülkenin ve merkezin elinde değil; çok taraflı bloklar arasında dağılıyor ve bu aynı anda hem umut hem de uyarı sunuyor. ABD ve Çin'in ötesinde BRICS, Hindistan, ASEAN ve hatta AB gibi aktörler daha fazla bağımsızlık belirtiyor. Yeni güvenlik sözleşmeleri (AUKUS gibi) gelişen ittifakların sinyalini veriyor ancak aynı zamanda blok-tabanlı çatışmaların risklerini de artırıyor.

 

Yapay zekanın, siber savaşın, otonom silahların ve beklediğimizden çok daha yakın bir gelecekte deneyimleyeceğimiz “robot askerlerin” kullanımı gelecekteki tüm çatışmaların doğasını belirleyecek. Bu teknolojiler, geleneksel caydırıcıları ortadan kaldırarak bölgeyi istikrarsızlaştırabilir veya potansiyel çatışmayı önlemek ve yönetmek için araçlar sağlayabilir. Ayrıca, hem küresel olarak hem de bu bölgede göz ardı edilmemesi gereken başka önemli faktörler de var. Örneğin, Valeriepieris Çemberi'nin bazı bölgelerindeki iklim değişikliği, gıda güvensizliği ve su kıtlığı olası çatışmaları beklenmedik şekilde hızlandırabilir.

 

Yıkıcı ekonomik ve insani faaliyetler ve maliyetler; küresel ittifakların yeniden şekillendirilmesi; ticaret ve iklim konusunda işlevsel iş birliğiyle stratejik rekabet; Soğuk Savaş benzeri epizodik gerginlik yapısı; Asya'nın bir güç olarak yükselişi; Asya'nın yenilik ve diplomasi merkezinde olduğu çok kutuplu ve çok taraflı bir düzen; büyük güçleri zayıflatan iç krizler (Örneğin, Çin, Hindistan gibi dışarıdan sadece ekonomik olarak dev görünen devletlerin aslında içeride çok ciddi ekonomik, politik, sosyolojik ve bölgesel gerginlik ve problemleri olduğu gerçeği); tüm dünyada hiç bir devlete bağlı olmayan tekno-oligarkların ve devlet dışı aktörlerin (Alibaba, Google, Tesla gibi) yükselişi ve yerel güçlerin karşısında küreselleşmenin düşüşü bölgenin olası geleceğindeki en karmaşık konulardan bazılarıdır.

 

Ve maalesef daha önce 2 kez devasa boyutta dünya savaşları yaşamış bu yaşlı yer kürenin bir Üçüncü Dünya Savaşı potansiyeli bu bölgenin üzerinde karanlık bir gölge tehdit şeklinde asılı kalmaya devam etmektedir.