Nebati: Çarpılan Küçük Yatırımcı Oldu!

Hazine Bakanı Nebati: 15 liradan, 16 liradan, 17 liradan dolar alanlar büyük finansörler değil. Büyük finansörler, bu işin bir şekilde döneceğini bilir. Ama çarpılan kim oldu? Küçük yatırımcılar. Şimdi kara kara düşünüyorlar.

EKONOMİ 24.12.2021 11:40:49 0
Nebati: Çarpılan Küçük Yatırımcı Oldu!

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, canlı yayında NTV Ankara İstihbarat Şefi Ahmet Ergen’in sorularını yanıtladı.

 

Bakan Nebati’nin açıklamalarından satır başları;

 

“Herkes kendi tuttuğu yolda ilerliyor, bazen değişim gerek. Altyapı, üstyapıyı belirliyor, çok net. Siz bir ekonomi teorisini, ekolünü ya da yolunu alıp uygulamaya başladığınız zaman birilerinin sizi yönlendirmesi konusunda maalesef bir baskı var. Çünkü dünyada egemen güçler var. Biz bize öğretilmiş şeyleri yapmaktan vazgeçmenin zamanının geldiğine inanıyoruz.

 

2013 yılında Gezi olayları öncesinde faizin düştüğü, enflasyonun düştüğü bir ortamda bir sorunla karşı karşıya kaldığımızı görüyoruz. Yüksek büyüme için yüksek cari açık. 2013’te 400 milyar dolara yakın borçlanmışız. 2013’ten bugüne kadar borçlanma 445 milyar dolar seviyesinde. 8 yıldır bununla ilgili bir mücadele sürüyor. Geçmişteki saldırılar bir takım değişiklikleri engelledi.

 

NEDEN TÜRKİYE MODELİ?

 

Biz diyoruz ki yeni bir ekonomik model önerelim. Bu model Türkiye’yi kapsasın, iç dinamikleriyle bir bütünlük arz etsin. Ancak ortak söylemin gerçekleştirildiği, bütüncül bir bakış açısıyla herkesin anlayabildiği, toplumun ve tüm kurum kuruluşların da içinde olduğu bir şey söyleyelim dedik.

 

Türkiye modeli denmesinin sebebi şu. Biz Güney Kore modeli değiliz, çünkü seçilmiş bir ülke. Çin değiliz, devasa nüfusuyla, aldığı tedbirlerle gelen bir ülke. Biz demokratik gelenekleri olan, serbest piyasaya inanan, kambiyo rejimine sıkı sıkı bağlı olan ve bu geleneği de sürdüren bir modeli ortaya koyuyoruz. Çünkü altyapımız dolu. Altyapıyı tamamlamış şekilde geliyoruz.

 

Türkiye modelinde 150 dolarlardan 200 dolarlardan 1000 dolarlardan yola çıkan bir ülke değil. 8500-9000 dolarlarda kişi başı geliri olan, tüm altyapısını tamamlamış bir ülke olarak geliyor.

 

Salgında Türkiye sağlık konusunda, sağlık sektöründe inanılmaz bir başarı ortaya koydu, hepimizin malumu. Biz bugüne kadar aldığımız tedbirlerle öyle bir noktaya getirdik ki, Türkiye’nin bundan sonra karşı karşıya kalabileceği olaylarla yüz yüze geldiğinde çok hızlı bir şekilde uyum sağlayıp yakın pazarlara da yakın yerlere de bir üretim merkezi oluşturabileceği imkanları ortaya koydu.

 

“YÜKSEK İHRACATA DAYALI, CARİ AÇIĞI AZALTICI BİR MODEL”

 

Modelimiz; yüksek ihracata dayalı, cari açığı azaltıcı ve refah sisteminin toplumun tamamına yansıtıldığı bir modeldir. Bu model içerisinde biz yüksek teknoloji üssü olmak istiyoruz. Biz büyük endüstri bölgeleriyle her türlü ihtiyacın yalnızca Türkiye değil yakın çevresine sağlandığı bir üs haline gelmek istiyoruz. Orta gelir tuzağını aşmanın tek yolunun da bu olduğunu biliyoruz.

 

20 yıldır geliştirilen bir yapı var. Bu yapı Türkiye’nin sanayide bir tık daha üste çıkabileceği altyapıyı hazırladı. İnsanlar, girişimciler bu yapının nasıl işlediğini gördü. Üçüncüsü dünyaya açılmayla diğer pazarlarla Türkiye’yi karşılaştırabilecek yapıya sahip oldu. Türkiye’nin vazgeçilmez bir ülke olduğu anlaşılmış oldu.

 

Sıcak para özellikle gelişmekte olan ülkelerin temel problemlerinden bir tanesi. Ne zaman geldiği ne zaman gittiği belli değil. Ülkelerin ekonomisini sarsacak noktaya dönüşebiliyor. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırımın gelmesini istiyoruz. 2018, 2019’daki saldırılarda kullanılan temel araç sıcak paraydı. Sıcak parayla dilediğiniz şekilde manipüle edebiliyorsunuz, ülke iktidarlarını tehdit edebilecek boyuta gelebiliyor. Biz bu yolu kapatıyoruz.

 

“FAİZ KESİN ÇÖZÜMDÜR DİYENLERE TOKAT GİBİ YANIT OLDU”

 

Ülkemiz üzerinde oyun oynanmasını engelliyoruz. Son üç ayda yaşadığımız bir türbülans vardı, başından beri bu bir köpüktür, yapmayın etmeyin, eylemeyin dememiş olmamıza rağmen. Dövizin 18 liralara kadar gelmiş olmasından bir gecede sayın Cumhurbaşkanımızın adeta bir ekonomik manifestoyla ortaya koymuş olduğu çözüm önerileri ve tedbirler paketiyle üç günde Türkiye’nin bütün ortamını sıcak parayla değil, yüksek faizle de gerçekleştirmedik, kendi imkanlarımızla bu hale getirdik. Düne kadar yüksek faiz kesin çözümdür diyenlere de tokat gibi bir cevap oldu. Yüksek faiz söylemi de aslında öğretilmiş bir yanlıştır.

 

Düşük cari açıkla yüksek büyüme gerçekleştirebiliriz. Üç günde finansal istikrarı sağladık. Bu, sıcak paraya karşı doğrudan yatırımı çekecek özel bir model. Sıcak paradan ziyade doğrudan yatırım için gelinmesini istiyoruz.

 

90’lı yıllarda büyüme düşük, cari açık düşük. 90’lar böyle gitti. 2002 ile 2020 döneminde yeterli ancak riskli bir şey yaptık. Cari açık yüksek, büyüme yüksek. 2013’lere geldiğimizde cari açık tavan yapmıştı. Türk lirası çok güçlü hale gelmişti, borçluluğumuz artmıştı, biz büyümeyi öyle gerçekleştirdik. İşte öğretilmiş ikinci şey; cari açık olmadan büyüme olmaz. Biz de diyoruz ki hayır, düşük cari açık ve yüksek büyümeyle yeterli ve risksiz bir yapıyı gerçekleştirmiş olacağız.

 

Peki nasıl yapacağız bunu? Bunu yaparken bizim 19 yıldır inşa ettiğimiz bir Türkiye’nin temelleri, altyapısı bitti. Sanayiye biz yüksek teknoloji ürünleri olmak kaydıyla destek vereceğiz. İki, proje bankacılığına giriyoruz. Bankacılıkta yeni bir enstürman geliyor, proje kredileri. Bunu yaparken de rekabet gücü yüksek olan sektörleri seçeceğiz.

 

Rekabeti çok güçlü olan eserlerle çıkacağız. Peki böyle bir örnek var mı, var. Savunma sanayiinde yüzde 80’lere kadar bağımlılıkla hareket eden sektör, bugün yüzde 20 bağımlılığa dönüşmüş durumda. İmkanları bahşettiğiniz zaman Türkiye’deki girişimcilerin çok hızlı bir şekilde o sektöre akın ettiğini görebiliyorsunuz.

 

Turizm ve tarım buradaki temel yolculuğumuzun en önemli yapı taşları. Yüksek teknoloji, tarım ve avantajlı olduğumuz turizmde hızlı bir şekilde toparlanmanın gerçekleştirilmesi.

 

Biz ülkenin altyapısını gerçekleştirdik. Bu model, özgün bir model. Özgür, ve özgün. Eklektik olması hiç sorun değil. Bunları yaparken de bir farkımız var. Türkiye birilerinin anlattığı Türkiye değil.

 

Her alanda bir bitiş var. Neyin bitişi, ihtiyacın bitişi. İhtiyaçlar bitmiş. Şimdi diyoruz ki her şey hazır. Artık endüstri bölgeleri düşünüyoruz. Hangi hakla bize betona gömdünüz diyorlar?

 

Bütün bu altyapıyla beraber Türkiye’nin bir şeye ihtiyacı yok. Bundan sonra ihtiyaç olan şey bu paradigma değişikliğine tüm aktörlerin uyması. Bankacılığın özellikle uyması, bizi anlaması. Proje bankacılığını, selektif yatırımları seçmesi.

 

Finansal alanda güçlüsün, bankacılık sektöründe güçlüsün. Yeni enstrümanlara hızlı bir şekilde uyum sağlayacak portföyün var. Aynı zamanda her türlü altyapı yatırımını gerçekleştirmişsin. Şimdi dijitalleşmede, yeni teknoloji ürünlerinde adımlarımızı hızlandırıyoruz. İthalatı kısıcı, ara mallara ödediğimiz bedeli en aza indirecek yatırımlar diyoruz.

 

Bu kadar kısa sürede nasıl yapacaksınız? Bu kadar kısa sürede yapmanın altyapısı hazır. Bunun çok kısa süre içinde gerçekleşeceğini, son üç günde olan büyük dönüşümün gerek enflasyonda gerek diğer alanlarda daha hızlı şekilde gerçekleştirileceğine inanıyoruz.

 

DOLARDAKİ DÜŞÜŞ SÜRECEK Mİ?

 

Yaza kalmadan çok hızlı bir değişimi göreceğiz. Güven geldi, itibarımız yeterli, önümüzdeki sürece bakış açısı belli. Türkiye’nin her alanda tecrübesi var. Dolayısıyla bu yazdan itibaren hızlı bir şekilde dönüşümü göreceğiz.

 

Bu yılın sonuna 12 milyar dolar ve aşağısında cari açıkla gidiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti’nin yıllık 12 milyar dolar açık ya da fazla vermesinin artık bir problem olmadığı bir döneme girdik. Bunu salgın döneminde çok net bir şekilde gördüğümüz için artık bu modelden geri adım atmıyoruz.

 

Yüksek faiz politikası yok, sıcak para yerine doğrudan yatırım, selektif anlamda proje bankacılığının gerçekleştirildiği, katma değeri yüksek alanların devlet tarafından desteklendiği bir model. Yeni tedbir paketleriyle piyasayı öylesine şaşırtacağız ki, o son üç ayda Türkiye’deki psikolojiyi karamsarlığa dönüştürenlerin kaçacak yer bulamayacakları bir döneme giriliyor.

 

2013 yılında cari açığın, büyümenin en optimal olduğu, enflasyonun düşük, faizin düşük olduğu dönemde, Türk lirasının değeri yüzde 110. O kadar değerli ki paranızı yurt dışında harcamak için her türlü imkan var. Şimdi pazartesi akşamına kadar olan dönemde de yüzde 60’lara kadar düşmüş değersiz Türk lirası. İkisi de gerçekçi değil. Asıl olması gereken yüzde 100. Yüzde 60’a hatta altına düşürecek köpüğü söylemek zorundasınız.

 

Türkiye’de döviz fiyatları pazartesi akşamına kadar tamamen köpüktü. Spekülasyon vardı, manipülasyon vardı ve en önemlisi yerleşiklerin psikolojisini bozacak karamsarlığın çok hızlı bir şekilde sirayet etmesiydi. Şimdi köpük gidiyor, optimal noktaya kendisi ulaşacaktır.

 

Öyle bir tedbir aldık ki bireylerin dolar euro sterlin borcu olması mümkün değil. Dövize ihtiyacı olmayan bir Türkiye’de biz insanları dolarize ettik o karamsar havayla. Tabii ki birilerinin çok işine geldi. O işine geldiği noktada toplum artık bir şeylerin farkına da varmaya başlamıştı. Güvenli bir şey, bir tedbirler paketi istiyordu.

 

KUR KORUMALI TL MEVDUATI

 

Hazine zarar edecek söylemi bir defa altı doldurulmayan bir söylem. Salı gününden itibaren dövizini bozdurup yatıranlar 3, 6 ay ya da 1 yıl sonra parasını döviz karşılığı TL olarak alacak, garantisi orada. 10 bin doları olan bir kişinin dövizini bozması, MB’nin belirlediği döviz alış kuruyla dönüştürmesi kaydıyla diyoruz ki, biz senin 10 bin dolar karşılığı Türk lirasını aldık. Sana şu garantiyi veriyoruz, vadenin sonunda geleceksin, 10 bin dolar karşılığı, bugünkü fiyatlarla 110 bin lira. Eğer dolar 12 liraya çıkmışsa ki olmayacak öyle bir şey. Diyelim ki 12 liraya çıktığı zaman senin paran 110 bin artı nema olmayacak, 120 bin artı nema yani ödediğin dolarla birlikte nemasıyla birlikte karşılığı Türk lirasını vereceğiz. Diyelim ki tersi oldu. Dolar 10 liraya düştü. Karşılığı 100 bin lira. Sana 100 bin lira değil, 10 bin dolar karşılığı Türk lirasını artı nemada biriktirdiğin paranın da nemasını alıyorsun. Garantili iş.

 

“TERSİNE DOLARİZASYON BAŞLADI”

 

Bugün paranızı gittiniz faydalandınız, yarın gidip yine başka paranız varsa faydalanırsınız. Ya da 3 ay sonra paranızı aldınız, işlemler bitti, ertesi gün 6 aylık daha yapıyorum dediniz. Eğer o sistemi devam ettirmeye karar verirsek böyle bir şansınız var, herhangi bir koşut yok, kısıt yok. 5 bin lira değil bin lira ile girin, hiç farketmez. Amacımız zaten Türk lirasını güçlendirmek. Böylesine bir ortamda niye limit getirelim ki! Biz zaten tersine bir dolarizasyon istiyoruz ve tersine dolarizasyon başladı. Bugün bankalarımız talebe yetişemiyorlar.

 

Tüm bankaların yöneticilerine teşekkür ediyorum, bize inandılar. İnanç nasıl sağlandı, biliyor musunuz? Bankalarla toplantı yaptık. Net olduğunuz zaman piyasa tavrını ona göre belirliyor. Netimiz şuydu, faiz artırımı olmayacak. Kullanacağımız yeni enstrümanlara destek verirseniz siz güçlenirsiniz. Bu işi yapacaksak hep beraber yapmalıyız. Biz bütün paydaşlarla yeknesak duruşumuz var. Bankalar bir an önce açıklayın da işlemlere başlayalım diye baskı yaptılar. Uygulamaya tüm bankalarımız katılıyor. Özel bankalar o kadar aç ki buna. Kimse dolarizasyondan mutlu olmaz. Bugün uygulama esasları yayınlandı, yayınlandıktan sonra özel bankalarda patlama oldu. Özel banka yöneticilerinden teşekkür alıyoruz.

 

“KÖPÜĞÜ BEN ALMIYORUM, PİYASA ALIYOR VE DURMUYOR”

 

O akşamdan itibaren aslında modelimizin kabul edildiği, bu modelin başarıya ulaşacağı, aynı zamanda da optimal noktanın piyasadaki arz ve talebe göre oluşacağı, ve köpüğün gitmeye başladığı çünkü köpük daha gitmedi, gitmeye başladığı bir yere doğru gidiyor.

 

Bireylere seslenmek istiyorum; ne olursunuz oyunlara gelmeyin. Spekülatif işlere bakmayın, manipülatif söylemleri kale almayın. Aklı başındaki bir finansör Türkiye’de bu işlerin bir şekilde döneceğini bilir ama çarpılan küçük yatırımcılar oldu. Küçük yatırımcılara eziyet ettiler. Ama biz bu bir köpüktür diye defalarca uyardık. Şimdi de neden bu kadar düşüyor? Ben nereye kadar gideceğini bilmem ama o köpüğü ben almıyorum. Çok net söylüyorum piyasa kendisi alıyor ve durmuyor.   

 

Kur korumalı TL mevduatına geçiş sabah itibarıyla 10 milyar TL’ydi, bu katlanarak gidiyor.

 

Şimdi Meclis tatile girdiği için 4 Ocak’ta alınan tedbirlerle ilgili yasal düzenlemeleri Meclis’ten talep edeceğiz.

 

Modelimize karşı çıkanlar, bu iş yüksek faizle çözülecek diyenler iki gündür yüksek faizi artık ağızlarına almıyor. Daha ötesi modeli sahiplenenler var. Modelin sahibi benim, ilk söyleyen benim diyenler var. Bu ne demektir? Başardınız.

 

Bir modeli herhangi bir söylemi insanlar, bireyler, kurumlar artık sahiplenmeye başlamışsa bilin ki artık o iş başarılmıştır. Bundan sonra bireysel yatırımcılara söylüyorum; spekülatif, manipülatif hatta ihanete varan söylemleri dikkate almayın.

 

Bunlar burada kalmayacak, devamı gelecek. Türkiye’de yaşayan herhangi bir yerleşik bugün ben paramı hangi Türk lirası enstrümanı üzerinde değerlendireceğim diye soracak. Türk liramı korumak için dövize mi gideyim sorusunu sormayacak çünkü önünde birçok enstrüman olacak.

 

“HAZİNE’YE YÜK GELMİYOR”

 

Bu işin sonunda cari fazla vereceğimiz açık. Bu istikrarı, güveni ve rahatlığı sağlayacak üç aylık bir süre yatırımcılara da veriliyor. Türkiye’de mevduatın ortalama süresi 45 gün. Dolayısıyla biz şimdi bunu 90 güne çekiyoruz. Bireylere ödüyoruz. En kötü senaryoda bile Hazine’ye bir yük gelmiyor.

 

Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi güçlü bir hazine, bütçesi çok güçlü. Mali politikalarda asla disiplinden taviz vermiyor. Salgının en şiddetli yaşandığı dönemde bile Türkiye’de öngörülen bütçe açığı 3,5, bunun altında gerçekleşecek bir bütçe açığı. Bundan taviz vermeyen bir ülkede bundan sonra olacak şey bellidir. Güven, itibar ve karlılığın bireyler tarafından kullanıldığı bir dönem.

 

“YASTIK ALTI ALTININ YÜZDE 10’U GELSE DÖVİZE İHTİYAÇ KALMAZ”

 

Türkiye altını seviyor, Türk kadını altını seviyor, altını çok seviyoruz. Altının yastık altında kalmasının ekonomiye olmadığı gibi kendisine de katkısı yok. Hiçbir karşılığı yok. 5 bin ton altın tahmin ediliyor. Daha 300 tonu alabilmişiz. 5 bin tonun karşılığı 280 milyar dolar. Yüzde 10’u gelse dövize ihtiyacımız kalmayacak. Her türlü enstrümanla altını ekonomiye sok, hem sen hem ülke kazansın. Kamu bankalarımız şu anda çok hızlı bir çalışma yapıyorlar.

 

Bundan sonra şunu göreceksiniz. Her ay toplantıları muntazaman yapılmış, piyasaların işlevini takip eden, proaktif hareket eden bir anlayışımız var. Bu anlayışımız birkaç ay içerisinde karşılığını aldıktan sonra çok hızlı bir şekilde refahın arttığını, dövizin gevşediğini, cari açığın da azaldığını bir dönemi gösterecek.

 

“FİYATLARDAKİ DÜŞÜŞLER YAMAÇ PARAŞÜTÜ GİBİ OLMASIN”

 

Piyasayı bilen, psikolojisini de anlayan birisiyim. Döviz fiyatları yükselirken fiyatlamalar beklentilere göre yapılıyor, jet hızıyla yukarıya doğru gidiyor. Bir defa o fiyatların değişimi haksız. Çünkü toplam maliyetlerin artışında mesela yüzde 30 veya yüzde 40’lık bir artış var. Eylülden pazartesiye kadar dolarda artışı yüzde 100’e yakın. Yüzde 100’ü yansıttılar. Sen işçiye Türk lirasıyla ücretini ödüyorsun, kiranı Türk lirasıyla ödüyorsun, borcun Türk lirası. Döviz fiyatları, emtia fiyatları yükseldi, ben de aynısını aktarayım. Şimdi o zaman döviz fiyatları düşerken, yukarı doğru elastik aşağı doğru inelastik davranırsan karşında bizi görürsün. Ama fiyatlardaki düşüşler yamaç paraşütü gibi olmasın. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın araçlarını piyasada kullandıracak derecede yamaç paraşütü yapmaya devam ederseniz düşeceksiniz. Olacak şey değil. Şimdi kısa günün karı ben yüksek gelir elde edeceği dersenz, kusura bakmayın. Çünkü enflasyon Türkiye’de bir sıkıntı. Enflasyon yüksek kalmasında ve ya iniş trendine girmemesinden kaynaklı bir şey olurşursa bunu piyasadan biliriz. Çünkü petrol fiyatları gevşiyor, emtia fiyatları gevşiyor, üretimdeki aksaklıklar gideriliyor, döviz fiyatları düşmüş, Türkiye’de fiyatlar düşmüyor.

 

Peki sen döviz fiyatı arttığı anda gidip etiketini dğeiştirdin, düşerken niye değiştirmiyorsun? Efendim ben pahalıya aldım. İyi de ucuza aldığın pahalıya sattığındaki kar farkı nerede? Kimse kimseyi kandırmasın. Çok net söylüyoruz. Böyle bir şeye asla izin veremeyiz. Fakir fukaranın hakkı var. Ezilmesin diye yüzde 50 fiyat artış yaptı kasgari ücretlilere. Damga, gelir vergisini kaldırdık. Sadece asgari ücretlilerden değil, bunu genişlettik. Tüm ücretlilere asgari ücrete kadar bir nidirim gerçekleştirdik. Orada da durmadık, memurlarımızı da faydalandırdık. Niye? Bir enflasyon gerçeği var. Enflasyonun ezeceği tüm kesimlere gerekli desteği verdik. Biz kamu yönetimi olarak, ekonomi yönetimi olarak bütçeye böylesi bir yükü karşılamak için adımlar atarken piyasa oyuncularının bize karşı bu hareketlerini kesinlikle kabul etmeyiz, gereğini de yaparız.

 

EMEKLİYE EK ZAM YAPILACAK MI?

 

Enflasyonist ortamlarda en çok etkilenenler sabit gelirliler. Sabit gelirlilerin hak ve hukukunu koruyacak tedbirler almamız gerekiyor. Bu konuda geri adım atmayız. Memurumuz bugüne kadar hep koruduk., ücretlileri de korumaya devam edeceğiz.

 

Enflasyonda düşüş eğilimi ilk çeyrekten sonra bekleniyordu. Şimdi fişyatlar düşme eğilimine girdi. Ocak ayından itibaren enflasyonun düşmeye başladığını, eğilimini aşağya doğru kırdığını hepimiz ögreceğiz. Nitekim büyük firmalarımız fiyatlarını geri çekmeye başladılar. Dolayısıyla bunları da gözeterek memurlarımıza zaten ek artışlar yapıldı. Ücretlilerle ilgili gerekli adımlar atıldı. Esnafa, işletmeciye, üreticiye çok önemli desteklemelerde bulunuyoruz. KGF kredisi geliyor, genişletiyoruz. Kurumlar verigisnde bir puanlık indirim yapıyoruz, KDV’de çok önemli düzenlemeler yapıyoruz.

 

Bu yapılacak çalışmalarla enflasyonla ilgili beklentimiz aşağı yönde. Kim kaldı şimdi, emekliler. Emeklilerimizle ilgili arkadaşlarımız, ilgili bakanlıklar çalışıyor. Emeklililerimize de mutlu edecek bir iyileştirme olacağına ilişkin benim kanaatim çok yüksek. İlgili bakanlıklar çalışıyor.

 

Bireysel yatırımcıların zarar etmesi kadar bizi üzen bir şey yok. Ekonominize, ekonomi yönetiminize, sayın Cumhurbaşknımıza, siyasal iktidara lütfen gerekli ihtimamı gösterin, sözlerine bakın. Çünkü sosyal medyayla hareket ederseniz, görüldüğü üzere kaybettiniz. Oluşturulan algılarla hareket ederseniz, kaybedersiniz. Karamsarlığı yayıp bunun üzerinden nemalananların oyuncakları olmak istemiyorsanız lütfen adımlarını rasyonel bir şekilde atın. Büyük balıkların küçük balıkları olmayın.”(NTV)