Beyninizi Glukoz İle Değil Ketonlarla Besleyin

Beyninizi Glukoz İle Değil Ketonlarla Besleyin

Son zamanlarda moda bir diyet var. İsmi Ketojenik Diyet.

Son zamanlarda moda bir diyet var. İsmi Ketojenik Diyet.

 

Nedir bu ketojenik diyet Dopamin Spor Kulübü'nde diyetisyen olarak görev yapan Büşra Özsoylu’ya sorduk. Bakın ne cevaplar aldık.

 

 

Esma KALKAN: KETOJENİK DİYET NEDİR ve NASIL YAPILIR?

 

Büşra ÖZSOYLU : Ketojenik diyet veya düşük karbonhidrat, yeterli protein, yüksek yağ diyeti ya da kısaca düşük karbonhidratlı diyet, daha Türkçe ve basitleştirilmiş haliyle şekersiz, nişastasız diyet, vücudun glukoz yerine keton üretip yakmasını sağlamak için günlük kalori ihtiyacının mümkün olduğu kadar azını şeker ve karbonhidratlardan, büyük çoğunluğunun ise yağlarla karşılanmasını hedefleyen diyet. Diyet de protein tüketimi, proteinler de karbonhidratlar gibi glukoza dönüştürülebildiğinden ötürü yeterli varsayılan bir miktarla sınırlandırılır.

 

Esma KALKAN: KİMLERE UYGULANIR?

 

Büşra ÖZSOYLU: Ketojenik diyetler bazı metabolizma hastalıkları, Parkinson, Alzheimer, beyin ve sinir sistemi hastalıkları, otizm, bazı ruhsal ve mitokondriyal hastalıklarda da tedavi sürecine yardımcı olması amacıyla uygulanabilir.

 

Esma KALKAN: FAYDALARI NELERDİR?

 

Büşra ÖZSOYLU: Ketojenik diyet esasında epilepsi gibi nörolojik hastalıkların tedavisi için bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Bu konuda gerçekleştirilen araştırmalar ketojenik diyetin epileptik çocuklarda nöbetlerde büyük azalmaya neden olabileceğini ortaya çıkarmıştır. Bununla birlikte sonradan ketojenik diyetin özellikle metabolik, nörolojik veya insülinle ilişkili hastalıklarda birçok sağlık yararı sağlayabileceğine dair sonuçlar veren çeşitli araştırmalar gerçekleştirilmiştir.

 

Ketojenik diyet, doğru tarzda uygulandığında sağlıklı bir şekilde kilo vermeye ve çeşitli tıbbi sorunlar ile hastalıklar için risk faktörlerini en aza indirmeye yardımcı olabilir. Kalori sayımı yapmadan veya yiyecek takibine çok fazla dikkat ayırmadan kilo verme konusunda etkili olduğu görülmüştür.

 

Ketojenik diyet, vücut yağı, HDL kolesterol seviyeleri, kan basıncı ve kan şekeri gibi kalp hastalıklarını ortaya çıkarabilen risk faktörlerini iyileştirebilir. Keto diyetinin Alzheimer hastalığının semptomlarını azaltabildiği ve ilerlemesini yavaşlatabildiği gözlemlenmiştir.

 

Bunlara ek olarak parkinson hastalığının semptomlarının hafifletilmesine, polikistik over sendromunda önemli bir rol oynayabilen insülin seviyelerini azaltmaya yardımcı olduğuna ve düşük insülin seviyelerinin yanı sıra daha az şeker veya işlenmiş gıdaların kullanılması sayesinde sivilce ve aknelerde azalmaya yol açtığına dair küçük çaplı çalışmalar gerçekleştirilmiştir.

 

Yapılan bir çalışmalar sayesinde ketojenik diyetin beyin sarsıntılarının etkisini azaltma ve yaralanma sonrasında iyileşme sürecinin hızlandırılmasına yardımcı olduğuna işaret edilmektedir. Ancak bu alanlarda gerçekleştirilen araştırmalar küçük çaplıdır, sınırlı kapsamdadır ve uzun vadedeki etkileri henüz kesin olarak ortaya dökülmemiştir.

 

 

Esma KALKAN:YAN ETKİLERİ NELERDİR?

 

Büşra ÖZSOYLU: Ketojenik diyet tamamen faydalı, ya da bütünüyle doğal bir yöntem değildir. Öncelikle bir tıbbi sorunun tedavisi için ortaya çıkarılmıştır ve birçok tedavi yöntemi gibi çeşitli yan etkileri mevcuttur. Her ne kadar normal şartlarda sağlıklı bireyler için güvenli olsa da, metabolizmayı değiştirmesi nedeniyle vücutta önemli değişikliklere yol açabilir ve bundan dolayı bir takım tıbbi sorunlara neden olabilir.

 

Bu diyetin uzun süre uygulanmasının vücut üzerindeki yan etkileri hakkında tıbbi çalışmalar devam etmektedir. Özellikle çocuklarda bu diyetin uzun süre devam ettirilmesi büyümede yavaşlamaya neden olabilir. Ketojenik diyet sürecinde normalde 1 / 1000 olan böbrek taşı riskinin 1 / 20’ye yükseldiği de gözlemlenmiştir. Karbonik anhidraz inhibitörleri veya potasyum sitrat alımının bu riski belirli bir seviyede sınırlaması mümkündür.

 

Bunun yanı sıra vücudun diyete uyum sağlaması esnasında başlangıçta belirli bir takım yan etkiler görülebilir. Bu yan etkilerin bütününe halk arasında keto gribi adı verilmektedir. Vücut ketojenik olarak enerji tüketimine yani ketoza alışırken geçirdiği metabolizmada gerçekleşen değişikliklerden kaynaklanmaktadır. Bu yan etkiler normal şartlar altında iki ila yedi gün arasında devam eder.

 

Ketojenik diyetin yan etkileri arasında bireyin kendisini enerjisiz, yorgun ve zayıf hissetmesi, zihinsel işlevlerinde yavaşlama, artan açlık hissi, çeşitli uyku sorunları ve sürekli uyuma ihtiyacı, mide bulantısı, sindirim rahatsızlıkları ve egzersiz esnasında performans düşüklüğü  bulunmaktadır.

 

Bu yan etkileri en aza indirmek için ketojenik diyete başlamadan önce karbonhidrat tüketimini birkaç hafta boyunca kademeli olarak azaltmak mümkündür. Bu bireyin vücuduna karbonhidratları kullanmayı tamamen ortadan kaldırmadan önce vücudunuza daha fazla yağ yakmayı öğretebilir. Ketojenik diyete ilk başlanılan dönemde, vücut adapte olana kadar kalori hesabı yapmamak ve doyana kadar yemekten kaçınmamak önemlidir.

 

Ketojenik diyeti sürdürürken idrarda veya nefeste kokma görülebilir. Bu vücudun ketoz esnasında ürettiği ve atıklardan kaynaklanmaktadır.

 

Ketojenik bir diyet aynı zamanda vücuttaki su ve mineral dengesini de değiştirecektir. Bu nedenle bireylerin diyetisyene başvurarak en azından başlangıçta fazladan ne kadar tuz, sodyum, potasyum ve magnezyum gibi mineralleri almaları gerektiğini öğrenmeleri tavsiye edilmektedir.

 

Bu mineralleri normal beslenme sürecinde, bir takviyeden faydalanmadan almak önemlidir. Ketojenik diyet sürecinde kaçınılan gıdalar tarafından normalde vücuda sağlanan mikrobesinlerin eksikliğini gidermek için bunları içeren takviyelerin alınması gereklidir.

 

Büşra Hanıma verdiği bilgilerden ötürü teşekkür ediyoruz.Sağlıkla kalmak dileğiyle...

Röportaj: Esma KALKAN (Konuk Yazar)