İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Gaziantep Şube Başkanı Burkay Güçyetmez, 11 ilde büyük yıkıma neden olan Kahramanmaraş merkezli depremler ve sonrasında yaşanan süreç ve merak edilen konularla ilgili basın toplantısı düzenledi.
İMO Gaziantep Şube Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı toplantıya, TMMOB’ne bağlı mühendis ve mimar odaları başkanları ile medya mensupları büyük ilgi gösterdi. Başkan Güçyetmez, depremlerle ilgili genel bilgilendirme yaptıktan sonra, hasar tespit çalışmaları, bina performans analizi, binaların güçlendirilmesi ve yapılması gerekenlerle ilgili açıklamalarda bulundu.
ORTA HASARLI BİNALAR NE OLACAK?
Gaziantep’te ilk tespitlere göre yaklaşık olarak 163 bin hasarsız, 53 bin az hasarlı, 6 bin orta hasarlı, 12 bin ağır hasarlı, 3 bin 600 yıkık, 1700 acil yıkılacak binanın tespit edildiğini belirten İMO Gaziantep Şube Başkanı Güçyetmez, orta hasarlı binalara dikkat çekti: “Orta hasarlı binaların bir yıl içerisinde güçlendirilmesi gerekiyor. Ancak, bir yıl gibi bir sürede 6 bin kadar binanın performans analizlerinin ve güçlendirmenin yapılması şu anki yetkin mühendis sayısı ile çok zor olacaktır. Gerek personel, gerekse de altyapı ve süreç buna uygun değildir. Bekleme süreci ve performans analizi bile birkaç ay sürmektedir. Bunun için yetkin mühendislik, ihtisas ve liyakat gerektiriyor. İMO olarak Genel Merkezimizle de görüşerek sürecin sağlıklı işlemesi için çalışmalarımız devam ediyor.”
İMO ŞUBE YÖNETİMİNE TAM PUAN
İMO Gaziantep Şubesi olarak depremin hemen ardından gönüllü üyelerle birlikte çalışmalara destek verdiklerini ifade eden İMO Gaziantep Şube Başkanı Güçyetmez, “Depremlerde hayatını kaybeden vatandaşlarımızın ailelerine en derin üzüntülerimizi iletiyor, vefat eden vatandaşlarımıza, üyelerimize Allahtan rahmet diliyoruz. Yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyoruz. Bu zorlu süreçlerde katkı koyan çabalayan büyük bir özveri ile gönüllü olarak çalışmalara katılan başta üyelerimiz olmak üzere, meslek odalarımıza, kamu kurumlarımıza, STK’larımıza, halkımıza kısaca A’dan Z’ye bu ülke için şehir için elinden geleni yapmaya çalışan herkese emekleri için şükranlarımızı sunuyoruz. İMO Gaziantep Şubesi olarak deprem anından itibaren yüzlerce gönüllümüzle birlikte sahadaydık. Hasar tespit çalışmaları Ulusal Hasar Tespit Ekibi’nin koordinasyonunda yapıldı. Üyelerimiz de bu ekip bünyesinde büyük fedakarlık ve özveri ile çalışmalara katıldı, destek verdi” diye konuştu.
BİLİMİN IŞIĞINDAN AYRILMAMALIYIZ
Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğunu ifade eden Başkan Güçyetmez, yapı üretim sürecinin sağlıklı ve bilime uygun bir şekilde tamamlanması için tüm tarafların bir araya gelerek ortak çalışma yapmasını istedi. Güçyetmez, “Ülkemizde sık sık depremler meydana geliyor. Son depremlere veya geçmişteki depremlere baktığınızda hasarların hep aynı sorunlardan kaynaklandığı ortaya çıkıyor. Bizim tek rehberimiz var. O da bilimdir. Bilimin ışığından ayrılmadan vatandaşlarımızın sağlıklı ve güvenli binalarda yaşamalarını sağlayacak tedbirleri almak zorundayız” şeklinde açıklamada bulundu.
İMAR BARIŞINA PARMAK KALDIRANLAR DA SORUMLUDUR
Güçyetmez, konuşmasında tutuklanan müteahhitlerle ilgili konuya da değinerek, “Öncelikle kimin suçu varsa cezasını çekmesini istiyoruz. Ancak bu sürecin sağlıklı bir şekilde ilerlemesini de istiyoruz. Eğer bir bina plana uygun yapılmış ancak daha sonra kolon kesildiği için yıkılmışsa statik proje müellifinin suçu nedir?Veya iki katlı bir binanın üzerine 2 kat daha kaçak şekilde çıkılmış ve imar barışı ile bu durum yasalaştırılmışsa burada kim ve kimler suçludur iyi tartışmak gerekiyor. Benim şahsi kanaatime göre imar barışı yasası Meclis’te görüşülürken parmak kaldırarak destekleyen her milletvekilinin bunda sorumluluğu vardır” dedi.
HER ŞANTİYEYE TAM ZAMANLI BİR ŞEF
Başkan Güçyetmez, İMO olarak yıllardır imar aflarının son bulması, her şantiyeye bir şef görevlendirilmesi ve yetkin mühendislik yasasının çıkarılması için mücadele ettiklerini belirterek, şöyle devam etti:
“Deprem etkileri nedeniyle oluşan yapısal hasarlar büyük oranda yapıların inşası ya da sonrasındaki denetimsizlik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. O halde yapı üretim sürecindeki sorunların ortadan kaldırılması yetkililerin öncelikli görevi olmalıdır. Yapı üretiminin mühendislik esaslarına uygun olarak gerçekleştirilmesini sağlayan en önemli görev şantiye şefliğidir. Ancak bu görevin usulüne uygun olarak yerine getirilmemesi, inşaat hatalarını, dolayısıyla deprem hasarlarını büyütmektedir. Şantiye şefinin görevini tanımlamak gerekirse; bir yapının fen ve tekniğe, ruhsata esas teşkil eden projesine uygun olarak inşa edilmesi ile inşaatın iş ve işlemlerinin planlanmasını sağlamaktır. İnşaat Mühendisleri Odası olarak sınırlı durumlar dışında, her şantiye şefinin sadece bir şantiyede tam zamanlı olarak görevlendirilmesi gerektiğini hep vurguladık.
YAPI DENETİM SİSTEMİ YENİDEN DÜZENLENMELİ
Mevcut Yapı Denetimi Sistemiyle 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanunun öngördüğü sistemde, kamusal bir hizmet olan denetim hizmeti ticarileştirilmiştir. Sağlıklı işleyen bir sistemde planlama, projelendirme, üretim ve denetim hizmetleri birbirinin tamamlayıcısı olarak düşünülmeli buna göre de İmar Kanunu başta olmak üzere Yapı Denetim Kanunu, Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ve ilgili tüm Kanunlar ve bağlı yönetmelikleri kamu yararı ilkesi gözetilerek ve bütüncül bir anlayışla yeniden düzenlenmelidir. Mevcut Yapı Denetim Yasasının öngördüğü, ticari yanı ağır basan yapı denetim şirketi modeli yerine; uzmanlık ve etik değerlere sahip yapı denetçilerinin etkinliğine dayalı, meslek odalarının sürece etkin katılımını sağlayacak yeni bir denetim süreci modeli hayata geçirilmelidir. Bu modellemede proje denetimi ile yapı denetimi birbirinden ayrılmalıdır.
İMAR AFLARI ÖLÜME DAVETİYEDİR
Mevcut yapı stokumuzun belirsizliği bilinen bir gerçektir. Olası bir depremden nasıl etkileneceği bilinmeyen çok sayıda bina mevcutken üstüne bir de siyasal iktidarlarca çıkarılan imar afları can ve mal kayıplarını arttırmıştır Ülkemizde imar afları kaçak yapılaşmanın en önemli teşvik unsurlarından birisi olmuş, toplumun sağlıklı ve güvenli konutlarda yaşamasını belirsizliğe sokmuştur. Devletin bir binaya iskan ruhsatı vermesi vatandaşına o yapıda güvenle oturabileceği yönünde güvence sunması anlamına gelir. Oysa mühendislik hizmeti almamış bu yapıların, doğa olayları karşısında hasara uğramaları halinde sorumluluk bu kararı alan devletin, siyasi iktidarın üzerindedir. Her seçim öncesi siyasi ikbal uğruna gündeme getirilen imar affı uygulamalarına artık son verilmelidir.
YAPI STOKU GÜÇLENDİRİLMELİDİR
2011 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konan ve 2012-2023 yıllarını kapsayan ‘Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı’nda (UDSEP) alınan kararların uygulamaya geçirilmesi depreme hazırlık konusunda en önemli çaba olacaktır. UDSEP’e göre başta okul ve hastaneler olmak üzere, Türkiye’deki bina envanterinin çıkarılması ve mevcut yapıların hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılması planlanmıştır. Oysa 2020 yılında TBMM`de kurulan Deprem Komisyonunun 2021 tarihli raporunda, 2017 yılı itibarıyla bitirilmesi gereken envanter ve riskli yapı tespiti çalışmalarının 2021 yılı itibarıyla nasıl yapılacağının yönteminin bile çıkarılamadığı anlaşılmaktadır. Mevcut yapı stokunun envanterinin çıkarılması konusundaki çalışmalar hızlandırılmalı, mevcut durum tespit edilerek acilen güçlendirilmesi veya yenilenmesi gereken binalar belirlenerek bir plan doğrultusunda yapı stokunun depreme dirençli hale getirilmesi sağlanmalıdır dedik. İnşaat mühendisleri inşaat sürecinin figüranı değil öncüleridir. İnşaat Mühendislerine gereken değer verilmeli, bilimsel gerçeklikler önemsenmelidir. Çılgın projelere değil güvenle yaşayabileceğimiz yaşanılabilir çevrelere ve konutlara ihtiyacımız var.”
YETKİN MÜHENDİSLİK YASASI ÇIKARILMALI
Güçyetmez, Oda Yönetim Kurulu üyelerinin de katıldığı basın toplantısında, gelecekte deprem ve diğer afetlerin yol açacağı kayıpların minimum düzeye indirilmesi için şu önerilerde bulundu:
Son 30 yılda yaşanan depremlerin yarattığı maddi ve manevi hasarlar birbirinin nerdeyse aynısıdır. 1992 Erzincan depreminden itibaren, 1995 Dinar, 1998 Ceyhan, 1999 Gölcük, 1999 Düzce, 2002 Afyon, 2003 Bingöl, 2010 Elazığ, 2011 Van, 2020 Elazığ, 2020 İzmir depreminde göçen ve ağır hasar alan yapılar incelendiğinde benzer hasarlar olduğu görülmektedir. Pazarcık ve Elbistan depremlerinde de çok büyük benzerlikler görülmekle birlikte, diğerlerinden farklı olan, çok yakın zamanda yapılmış yapılarda da göçen veya ağır hasar alanların var olmasıdır. Bölgenin büyük bir kısmı zayıf zemin yapısına sahiptir ve bu sebeple özel (özenli) mühendislik hizmetleri görmüş olması gerekmektedir. Bu deprem ile konunun tüm paydaşları tarafından, unutulan, görmezden gelinen, ihmal edilen, bilime rağmen kabul edilmeyen tüm konular hatırlanmalı, ele alınmalı, hukuki eksikler giderilmeli, yapı üretim sürecinin tüm aşamalarının uygun şekilde işlemesini sağlayacak kanunlar, yönetmelikler bir an evvel çıkarılmalı, var olanların eksikleri tespit edilmeli ve yenilenmelidir. Çözümün tüm tarafları bir araya gelmelidir. Liyakat, yetkinlik bir an evvel yapı üretim sürecinin bir parçası haline getirilmelidir. Yetkin Mühendislik için 3458 sayılı kanun bir an önce değiştirilmelidir. Yetkinlik şarttır.
HER ZAMAN HALKIMIZIN YANINDA OLACAĞIZ
Afet, bir doğa olayının kendisi değil doğurmuş olduğu sonuçlardır. Doğanın kendi kuralları her zaman işleyecektir. Önemli olan yaşanacak doğa olaylarını afete dönüştürmeyecek yapıların üretilmesi ve sağlıklı bir çevrenin yaratılmasıdır. Deprem ülkemizin önemli bir gerçeğidir. Plansız kentleşme, riskli yapılaşma, yaptırımsız denetim ve eğitimsiz kitleler gibi birçok sorunumuz var. Ülkemizin yerleşim politikalarının fiziki planlamasının hazırlanması, afet etkilerine dayanıklı yapım sistemlerinin stratejisinin geliştirilmesi ve ilgili tüm kanun ile yönetmeliklerinin afet risklerini azaltma odaklı olarak gereği gibi uygulanması bizi sağlıklı ve güvenli yaşam mekanlarına sahip olma amacına ulaştıracaktır. Halkımızın bu trajedinin üstesinden geleceğine inanıyor, yeniden yapılanma ve toparlanma çabalarında onların her zaman yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyoruz.”
YARALARI BİRLİKTE SARMAK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ
Medya mensuplarından gelen soruları da yanıtlayan Başkan Güçyetmez, “Eleştirilecek çok nokta var ancak şu anda yapıcı olmak zorundayız. Çünkü zaman eleştiri, suçlama zamanı değildir. Zaman yaraları sarmak için birlikte canla başla çalışma zamanıdır. Diğer taraftan sahada çok büyük bir emek var, özveri var. Kurum ve kuruluşlarımız büyük özveri ile çalıştı. Bunlara teşekkür etmek gerek” şeklinde konuştu.