ABD Faizleri

ABD Faizleri

1 Mart tarihindeki yazımda ABD’deki enflasyon bekleyişlerindeki artışın ABD 10 Yıllık tahvil faizlerinde yükselişe neden olduğunu, bu faiz yükselişinin de bütün Dünya’yı etkilediğini yazmıştım.

Değerli arkadaşlar, 1 Mart tarihindeki yazımda ABD’deki enflasyon bekleyişlerindeki artışın ABD 10 Yıllık tahvil faizlerinde yükselişe neden olduğunu, bu faiz yükselişinin de bütün Dünya’yı etkilediğini yazmıştım.

Dün de geçen haftaki kadar olmasa da benzer bir hareket yaşandı.

ABD 10 Yıllık faizleri yüzde 1,40’tan, yüzde 1,50’lere kadar yükseldi. Dünya’da özellikle Gelişmekte Olan Ülkelerin paraları dolara karşı yine değer kaybetti.

TL’de dolara karşı 7,30’lardan 7,5’lere kadar yükseldi. Bu sabah 7,43’lerde.

Bu akşam 20,05’te ABD Merkez Bankası FED’in Başkanı Powell’ın bir konuşması var. Powell bu konuşmasında yine bir “Sözlü Yönlendirme” ile halkın enflasyon bekleyişlerini törpülemeye, faiz artışlarını durdurmaya ya da en azından yavaşlatmaya çalışacak.

Powell’ın bu konuşması 18 Mart tarihindeki FED toplantısına kadar son konuşma fırsatıdır. FED uygulamalarına göre FED toplantılarına belli bir süre kala FED Başkanı ve yetkilileri tekrar açıklama yapamıyorlar, bir suskunluğa bürünüyorlar.

*********************

Türkiye’de ise bu hafta pazartesi günü büyüme rakamı açıklandı. 2020 yılı büyüme rakamı OECD ülkeleri arasında yüzde 1,8 ile ikinci yüksek büyüme rakamı oldu.

Dünya’ya göre yüksek sayılabilecek bu büyüme rakamı Türk halkını tatmin etti mi?

Kesinlikle etmedi. Çünkü işsizlik korkunç seviyelerde. İflaslar patlamak üzere. Orta gelir ve alt gelir grubu perişan. Bu göreli yüksek büyüme kimseye merhem olamadı. Zaten bu büyümenin hormonlu (geçen seneki kamu bankaları ile faizleri negatife çekerek yapılan bir iç tüketime dayalı suni bir büyüme) olduğu konusunda herkes hem fikir.

Siz Dünya’da pozitif büyüyen ender ülkelerden biri olduğunu söylüyorsunuz, ancak aynı anda işsizlik artıyor. Bu nasıl bir büyüme? Bu nasıl olabilir?

Bunun olabilmesi için Türkiye’de emek verimliliğinde çok büyük bir artış olması gerekmektedir. Gerçekten emek miktarı azalırken, bunu telafi edip üretimi artıya geçirtebilecek kadar büyük bir emek verimlilik artışı mı sağlanmıştır?

Hepinizin hayır dediğini duyar gibiyim.

Dün ayrıca  Türkiye’de Şubat Ayı enflasyon rakamı açıklandı. Şubat Ayı tüketici enflasyonu beklentilerin üzerinde gelerek yıllık enflasyonun 15,6’ya yükselmesine sebep oldu. Enflasyonun baz etkisiyle Mart ve Nisan Aylarında da yükselerek 16’yı aşması, Mayıs ayından itibaren yine baz etkisiyle düşmesi beklenmektedir.

Yıl sonunda beklenen enflasyonun yüzde 11-12 aralığında oluşacağı tahmin edilmektedir.

Enflasyon rakamlarına hiç kimse inanmamaktadır. Özellikle gıda maddelerindeki fiyat artışları düşük gelirlileri perişan edecek seviyededir.

**********************

Dün bir taraftan ABD’deki faizlerdeki yükselişin etkisi diğer taraftan Türkiye’deki enflasyonun artışı, TL’nin dolara karşı değer yitirme sürecine katkı yapmaya devam etmiştir.

Dün ayrıca Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal Yatırımcılara Sunum Toplantısında sıkı para politikasından uzun bir süre ödün verilmeyeceğini gerekirse ilave sıkılaştırmaya (ilave faiz artışına) gidebileceklerini tekrarlamıştır.

**********************

ABD ve Dünya’daki gelişmeleri 2008 Yılındaki Finansal Krizle karşılaştıracak olursak şu benzerlikleri görebiliriz:

ABD’de 2008 Eylül 15’te ABD’de Lehman Brothers Yatırım Bankasının batışıyla bir finansal Kriz başlamıştı. Aslında kriz 2007 ortasından itibaren bankacılık sektöründe kendini gösterecek işaretler veriyordu.

Daha sonra bu kriz bütün Dünya’ya yayıldı.

ABD Merkez Bankası FED bir taraftan varlık (tahvil) alımlarıyla parasal genişlemeye giderken, diğer taraftan politika faizini de sıfıra kadar indirmişti. AB, Japonya, İngiltere Merkez Bankaları da benzer hareketlere yönelmişlerdi.

FED’in bilançosu söz konusu dönemde sistemde yaratılan dolarlar sayesinde 900 milyar dolardan 2013 yılına gelindiğinde 4,5 trilyon dolara yükselmişti.

Ekonomilerde bir toparlanmayla birlikte bir enflasyon baskısı hissedilmeye başlanmıştı.

Bu gelişmeler sonrası 22 Mayıs 2013’te o zamanki FED Başkanı Ben Bernanke Dünya ekonomilerini etkileyecek derecede Milat kabul edilen bir konuşma yaptı.

Bernanke bu konuşmasında; enflasyon tehdidini önlemek üzere, FED’in yıl sonunda tahvil alımlarını kademeli olarak azaltma (taper tantrum) yoluna giderek parasal genişlemeyi sonlandırabileceği (arkasından da faiz artırımlarına başlayacağı iması bulunmaktadır) açıklamasında bulundu.

Bu konuşma ABD’de ve Dünya ekonomilerinde çok büyük bir sarsıntı yarattı. ABD’de ve gelişmekte olan ülkelerde tahvil faizleri bu günkü gibi hızla yükselmeye ve gelişmekte olan ülkelerden ABD’ye sermaye akımlarının başlamasına neden oldu.

***********************

Dünya 2008 Finansal Krizinin etkilerini henüz üzerinden atamamışken 2020 başında patlayan pandemi Dünya’yı yeni bir ekonomik krize sokmuştur.

Bu krizi atlatabilmek üzere ABD ve diğer gelişmiş ülkeler yine parasal genişleme ve faiz indirimleriyle piyasayı canlandırabilme gayretine girişmişlerdir.

ABD’nin toparlanma konusunda biraz daha önde olması nedeniyle ABD’deki enflasyon bekleyişleri yükselmeye başlayınca geçen hafta sonlarında (Perşembe ve Cuma günleri) 10 Yıllık tahvil faizlerinin yükselmesi bütün Dünya’yı etkilemiştir.

Bu etki dün de devam etmiştir.

***********************

Geldiğimiz noktada bu akşam Powell’ın konuşmasının ne kadar etkili olacağı merakla bekleniyor.

Eğer Powell konuşmasıyla piyasaları ikna edemez ise ABD’de 10 yıllık tahvil faizleri artmaya devam edebilir. Bu durumda FED’in 17 Mart tarihindeki Toplantısı önem kazanacaktır. Bu toplantıdan nasıl bir karar çıkacağı beklenecektir.

Eğer faiz artırımları devam ederse FED iki hareket tarzı uygulayabilir:

Birincisi Operation Twist denilen uygulamayı yapmaktır. FED elindeki kısa vadeli (2-5 yıllık vadeli) ABD tahvillerini satarak yerine 10 yıllık (uzun vadeli) tahvilleri alma yoluna gidecektir.  Böylece piyasaya çıkan para miktarı değişmeden kısa vadeli faizler yükseltilirken uzun vadeli faizler aşağı çekilmeye çalışılacaktır.

Ya da ikinci olarak Yield Curve Control denilen Getiri Eğrisi Kontrolü ile elindeki mevcut Hazine tahvillerini korurken, 10 yıllık tahvilleri satın alma yoluna giderek bunların fiyatını yükseltip faizlerini düşürmeye ya da sabitlemeye gayret edecektir. Bunun Operation Twist’ten farkı ilave bir parasal genişleme yaratacak olmasıdır.

*********************

FED’in ne yapacağı, ne kadar etkili olabileceği Türk ekonomisi için de önemli sonuçlar doğuracaktır.

Türk Merkez Bankasının; enflasyonu kontrol etmek, TL’nin değerini koruyabilmek adına, hem ABD faizlerindeki yükselmenin getireceği riskleri hem de diğer riskleri dikkate alarak, 18 Mart tarihindeki toplantıda politika faizini yüzde 17’den 18’e çıkarmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir.



Anahtar Kelimeler: ABD Faizleri